
Kuruluşlar için paydaş kavramı, işletme hedeflerine ulaşılmasını etkileyebilen veya bundan etkilenen her bir birey ya da grubu ifade eder. Bu bağlamda şirketin çalışanları, müşterileri, yatırımcıları, tedarikçileri, hükümetler, sivil toplum kuruluşları, meslek odaları, sendikalar vs işletmenin paydaşlarıdır. Bunun yanı sıra yerel halk, kamuoyu ve doğrudan “çevre”nin kendisi de yine bir paydaştır. Kurumların uzun vadede finansal, sosyal ve çevresel anlamda başarılı olmak ve sürdürülebilir politikalar oluşturmak için paydaşlarla olan ilişkilerini doğru bir şekilde yönetmesi gerekir.
Paydaşlar, firmaların hedeflerini belirlemesinde, faaliyetlerini yürütmesinde ve her açıdan poizitif değer üretmesinde kritik bir role sahiptir. Faaliyet alanı ve büyüklüğü ne olursa olsun her şirket rekabetçi kalabilmek için farklı paydaş gruplarının taleplerini, çıkarlarını ve memnuniyetlerini dikkate almak zorundadır. Güçlü paydaş ilişkilerinde amaç, onlarla pozitif etkileşimlerde bulunmak, farklı katılım süreçlerinde paydaşların ihtiyaçlarını değerlendirmek; kurumun onlar üzerindeki etkilerini ölçmek ve paydaşlarla etkileşimlerin kurum için nasıl değer yarattığını pazara yansıtabilmektedir.
Paydaş ilişkileri yönetiminin, paydaşların şirkete artan bağlılığı, kalıcı firma-paydaş ilişkileri, gelişmiş kurumsal itibar, değer yaratma ve rekabet ihtiyaçlarını karşılama gibi birçok faydası vardır. Bir şirketin çeşitli paydaş gruplarını yönetmedeki başarısı, yöneticilerin kurumsal ihtiyaçları dengeleme yeteneğiyle; riskleri, fırsatları, güçlükleri ve zayıf yönleri doğru bir şekilde belirlemesiyle ve kurumsal sürdürülebilirlik hedeflerine olan bağlılığıyla şekillenmektedir.
Kilit paydaşlar, müşteriler ve tedarikçilerle açık iletişim kurmak, kurumsal hedeflerin oluşturulması, takibi, gerçekleştirilmesi ve sürdürülebilir kılınması için çok önemlidir. Bu bağlamda şirketler, gerekli tüm konuları paydaşlarıyla konuşmalı; çıkarlarını, sorunlarını ve endişelerini dikkate almalı ve çözmelidir. Ayrıca, onlara verilen taahhütler takip edilmeli, izlenmeli ve yerine getirilmelidir.
Paydaş İlişkileri Yönetiminde Dikkat Edilmesi Gerekenler
Kuruluşlar dürüstlük ve güvene dayalı bir ilişki kurmak ve anlaşmazlıkları hızlı bir şekilde çözmek için şu konulara dikkat etmelidir:
- Ø Paydaşları doğru tanımlamak: Kurumsal süreçlerin tamamında paydaş ilişkilerini en iyi şekilde yönetmenin en önemli adımı paydaşları doğru bir şekilde tamamlamaktır. Bu paydaşlar, her zaman üst düzey yöneticiler, kanun yapıcılar veya karar alma mekanizmasının en tepesinde bulunan taraflar olmak zorunda değildir. Sorunları anlamak, taleplere yanıt vermek ve güçlü ilişkiler kurmak için işletme faaliyetlerine olumlu veya olumsuz katkı yapan her düzeyden paydaşların görüşlerine başvurulmalıdır. Bu nedenle paydaş gurupları belirlenmeli; ihtiyaçlarının ve oynadıkları rollerin anlaşılması gerekmektedir.
- Ø Hedeflerin ve istenen sonuçların belirlenmesi: Paydaş ilişkilerinde karşılıklı taleplerin ve kurulan ilişkiden beklentilerin neler olduğu net bir şekilde ortaya konulmalıdır. Bu durum, ilişkinin baştan doğru planlanmasını ve gerekli durumlarda daha önce anlaşılan konularda değişiklik yapılmasını kolaylaştırır.
- Ø Paydaşlarla ilişkide şeffaf olmak: Güçlü paydaş ilişkilerin anahtarlarından biri de her iki tarafın her zaman birbirine şeffaf davranmasıdır. Şirketler, paydaşlarıyla faaliyetleri, hedefleri, girişimleri ve süreçleri hakkında olabildiğince şeffaf olmalıdır. Onları kurumsal misyonlarına ve vizyonuna açık bir şekilde ortak etmek güven ortamını pekiştirecektir.
- Ø Geri bildirimler: Paydaşlardan doğrudan veya dolaylı olarak gelen bildirimlerin (şikayet, öneri, görüş vs) etkin bir şekilde alınması, değerlendirilmesi ve geri bildirimde bulunulması çok önemlidir. Şirketler bu bildirimleri değerlendirip paydaşlarına geri dönüş yaparken olabildiğince farklı seçenekler sunmalıdır. Olaylara tek bir açıdan bakmamak, paydaş çıkarlarını gözetmek ve bunu kendilerine hissettirmek şirketlerin paydaşlarıyla olan ilişkilerinde başarılı olmasını sağlar. Zira, dikkate alındığını ve taleplerinin karşılandığını hisseden paydaşların şirkete olan güveni ve bağlılığı artacaktır. Bu da kurumsal itibarın iyileştirilmesine ve güçlü marka imajına her zaman olumlu katkı yapacaktır.
- Ø Gerçekçi olmak: Paydaşlarına gerçekleştiremeyeceği sözler vermek ve aşırı vaatlerde bulunmak şirkete olan güveni ve kurumsal imajı olumsuz etkileyebilir. Aşırı indirim, fazla ürün / hizmet satın alımı, tedarikçilere çok kısa tahsilat periyotları, çalışanlara beklenenin çok üzerinde zam vb gibi gerçekleşmesi çok zor görünen vaatler kurumsal itibarın zedelenmesine yol açabilir. Verilen bir sözün o veya bu şekilde yerine getirilememesinin şirket tarafında her zaman mantıklı bir açıklaması olmalıdır.